İLK TUNÇ ÇAĞI VE ORTA TUNÇ ÇAĞINDA TEKİRDAĞ
f
İlk Tunç çağında, Trakya’da Marmara denizi sahil kesimi boyunca yerleşmelerin uzandığı, son yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır. İstanbul ile Gelibolu Yarımadası arasında İlk Tunç Çağı’nın başlangıcında oldukça yoğun yerleşmeler vardır. Gelibolu Yarımadası’nda bu yerleşmeler daha da yoğundur. Troya’nın birinci katıyla çağdaş olan bu yerleşmeler İ.Ö.3000-2700 yılları arasına tarihlenmektedir. Tekirdağ Müzesi’nin İstanbul Üniversitesi Prehistorya Ana Bilim Dalı ile ortaklaşa olarak yaptığı Menekşe Çatağı kazılarında bu dönem kalıntılarına oldukça yoğun olarak rastlanmıştır.
Menekşe çatağı İlk Tunç Çağı’nın ilk evrelerinde Troyanın 1. katıyla çok benzerlik göstermekle birlikte Balkan kültürlerinden Sveti Krilova kültürleri ile de ilişkiler tesbit edilmiştir. İlk Tunç Çağı’nın II. (İ.Ö.2700-2400) ve III.(İ.Ö.2400-2000) evrelerine Trakya da yoğun olarak rastlanmamakla birlikte yine Menekşe Çatağı kazılarında Troya’nın ve Anadolu’da bir çok yerleşmenin İlk Tunç Çağı’nın II.evresinde ortaya çıkan Depas türü (çift kulplu kupalar) kupa parçaları bulunmuştur.
Tekirdağ sınırları içinde İlk Tunç Çağı’nın III.evresine ait yerleşmelere rastlanmamaktadır. Kırklareli’de Aşağıpınar Kanlıgeçit’te İstanbul Üniversitesi’nden Prof.Dr.Mehmet ÖZDOĞAN tarafından yapılan kazılarda İlk Tunç Çağı’nın II.evresi ve Orta Tunç Çağı’na geçiş evresinde tamamen İç Anadolu kültürlerine ait bir koloni yerleşmesi ortaya çıkarılmıştır. Anadolunun özgün mimari tipi olan Megaron tipi yapılar ile dini ve günlük kullanım eşyaları bu kazıda bulunmuştur. Bu kazı İlk Tunç Çağı’nın son evresinde Anadolu ile Trakya arasında ticari ve kültürel bir alış veriş olduğunu belgelemekle birlikte Anadolulu insanların Trakya toprakları üzerinde küçük koloni yerleşmelerini kurduklarını da kanıtlamaktadır.
Orta Tunç Çağı’ndan, son Tunç Çağı’nın sonlarına kadar (İ.Ö.2000-1300) birkaç küçük keramik buluntusu dışında bulgulara rastlanmamıştır. Son Tunç Çağı’nın sonları ile İlk Demir Çağı’nda (İ.Ö.1400-1000) batıdan büyük bir göç dalgası gelmiştir.
İzlerine Ergene ve Meriç Havzasında rastlanan bu göç dalgasından sonra karanlık bir dönem başlamaktadır. Antik kaynaklar ve yakın zamana kadar arkeolojik bulgular yetersiz kalmaktaysa da son dönemdeki Kırklarelideki Aşağıpınar kazılarında Orta Demir Çağına ait yoğun bir yerleşme ortaya çıkarılmıştır. Trakya’da son dönemlerde başlayan sistemli kazıların devam etmesiyle karanlık diye bilinen dönemler de yavaş yavaş aydınlatılabilecektir.
Şarköy İğdebağları köyünden İstanbul arkeoloji müzesine götürülen Demir Çağı’na ait önemli bronz bir kolleksiyon ve Tekirdağ Müzesi’ne getirilen bronz bir kaç madenieser bu dönemde madenciliğin önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Yalnız bu çağda Anadolu’da kurumlaşmış devletlerin (Hitit) varlığına karşılık Trakya’da Proto-Trak olarak tanımlanan ve toplumsal örgütlenme bakımından çok daha geri düzeyde toplulukların bulunması, anadolu ile Trakya’nın kültürleri arasındaki en önemli farktır.
|