TEKiRDAĞ ADETLERİNDEN ÖRNEKLER
SEDENKA
Köy kadınlarının kendilerine mahsus eğlencelerindendir. Sedenka kelimesi Bulgarca’dan geçmiştir. Sedenka üç çeşit yapılmaktadır. Birincisi konu komşunun toplandığı bir gecedir. Bir nevi yardımlaşmadır. Bulgur çekilir, pazı açılır, sohbet edilir. Kızlar darbuka çalıp şarkı söylerler. özellikle kabak ve mısır yenilir. ikincisi söz kesimi için toplanıldığında kızın ailesinden söz alınırsa damat adayına kızdan alınan mendil götürülür. Eğlence yapılır. üçüncüsü ise harman zamanı yapılan sedenkadır. Ayçiçeği veya mısır dövülüp soyulurken toplanılır.
KOLADA GECESİ
Kış yarısına 28 gün kala yapılır. Bir çok köylerde l8 Ocak gecesi yapılır. O akşam her evde kabak pişirilir. Büyükler kabak yemeyen evin kaçaklarını karakaçanlar sırtına biner diye korkuturlar. O gece fala bakmak adettir. Kolada gecesi kabak pişmeyen evde domuz eti pişeceği inancı yaygındır.
DELİMOLU
Bayram geceleri on, onbeş yaş arası erkek çocuklar köydeki bütün evleri gezerek para, hediye ve yiyecek toplarlar. Bu gezmede çocuklar ev sahiplerini dışarıya çıkarmak için maniler söylerler. Hediye vermeyen olursa
Ak taş kara taş,
Vermeyen kurtsuz baş,
Diyerek kızdırırlar.
CEMAL (CEMEL)
Köylerde mahsul ekimi sonunda bol ve bereketli ürün dileğiyle tertiplenir. Köy gençleri pösteki ve minderlerde deve kılığına girerler. Bellerine ve diğer kısımlarına çanlar takarlar. Gizli olarak tertiplenen bu eğlence gece yapılır. Gençler cemali bağrışa çağrışa ev ev dolaşırlar.Her evden para veya buğday alırlar. Vermekte ısrar edenleri o gece uyutmazlar. ıki ayrı köy cemalleri karşılaşınca kan şarttır. çok kez kavgaların ölümle sonuçlandığı görülmüştür. Bazı köylerde cemal mezarlıklarına rastlanır. Tekirdağ'ın 10 km. dışındaki Kaynarca çeşmesi yanında bile bir cemal mezarlığı vardır. Bu mezarlıkta, çarpışarak ölen Güveçli Köyü ile Nusratlı Köyü cemalleri yatmaktadır. Aynı şekilde Ferhedanlı köyünde de bir cemal mezarlığı vardır.
TAVUK GECESİ
Senenin belli günlerinde tavuk geceleri düzenlenir. Tavuk gecesinde komşular birbirlerini çağırıp mısır pişirirler. Kimin çok misafiri gelirse o sene o evin tavuğunun çok olacağına inanılır. Diğer bir inanca göre de tavuk gecesinin sabahı ilk olarak kapıyı kadın açarsa o sene evin bütün civcivleri tavuk, erkek açarsa horoz olacağı inancı yaygındır.
ÖRFENE
Hafta veya onbeş günde bir yapılır. Lokma yapılıp kabak pişirilir. Kış eğlencelerindendir. Maniler, türküler söylenir. Kadınlar arasında olur.
BOCUK GECESİ
Bu adet Hıristiyan adetidir. Balkanlardan gelen muhacirler bu adeti getirmişlerdir. Bocuk gecelerinde toplanır, mısır, kabak pişirilip yenilir eğlenilir.
Eski Kasımın sekizinden altmış bir gün sonra olan bu gece de Hıristiyanlar besledikleri domuzları öldürürlermiş.
Bocuk gecesi, önceden yapılan baklava dama konurmuş. inanışa göre bocuk dede gelecek ve baklavanın kenarından yiyecekmiş.
Bocuk dedenin baklavayı yemesi için üç defa:
- Al Bocuk dede saralia (Baklava) diye seslenirlermiş.
KIRK UÇURMA
Bebek otuzyedi günlük olunca bir bakır su ısıtılır. Kaymamış suyun içine bir altın atılır. Bir yumurtanın tepesi delinip içi çıkarılır. Sonra bu tepesi delik yumurtanın içine su doldurularak, bakırdaki suyun içine kırk kez boşaltılır.
Kırkı kırkladım
Kırkbirinde pakladım.
deyip bebek o su ile yıkanır. Bebeğin annesi de aynı şekilde yapılan sudan yıkanır. Akşam üzeri veya öğleden sonra bebek uzak yerlere gezmeğe götürülür. Uzak yerlere gidince bebeğin sesinin güzel olacağı inancı yaygındır.
DİL DEĞDİRME
Hastalıklı olan kimselere kefaret için yapılır. Bu kefaret şöyle yapılmaktadır. Bir tasa su doldurulur. Bu tas içindeki su okunur. Sonra tastaki okunan suya kırk bir kişinin dili değdirilir. Yanlışlık olmasın diye her dilini değdiren suyun içine bir mısır tanesi atar. Kırk bir kişi dil değdirdikten sonra mısırlar çıkartılır. Hasta olan kişi bu su ile yıkanır.
ADIM PEKSİMETİ - ÇÖREĞİ
Henüz adım atmaya başlayan çocuklar için yapılan bir adettir. çocuk adım atmağa başladığı zaman annesi çevrede geçerli ne ise, peksimet, çörek yada susamlı, nohutlu küçük ekmekler yapar. Yapılan peksimetlerden birinin içine para koyarlar. Bu peksimetler komşulara dağıtılır. içinde para olan peksimet kime çıkarsa o çocuğa bir hediye alır. Bazı yerlerde buna adım çöreği, adım turtası, adım papası da denmektedir. Yapılmazsa çocuğun düzgün yürüyemeyeceğine inanılır.
DİŞ BUĞDAYI
Yeni dişleri çıkmaya başlayan bebekler için yapılır. Buğday kaynatılır. Gece komşular çağrılır. Bir çok ikramlarda bulunulur. Bunların yanı sıra kaynamış buğdaylar tabak tabak ikram edilir. Tabağa konan buğdayların birine para konur. Para kimin tabağında çıkarsa, o bebeğe hediye alır. Otuz iki tane buğday ipe dizilir. ipe dizilmiş buğdaylar bebeğin omzuna asılır. Bebeğin omzundaki buğdayı görenler bir tane kırıp başından aşağı atar. inanışa göre bu adet yapılırsa bebeğin dişleri sağlam olurmuş.
KİRAZ EĞLENCELERİ
Kiraz zamanı bağı olanlar bağlarına, bağı olmayanlar ise ağaçlık yerlere kirazları ile giderler, yemek yiyip eğlenirler.Bağlarda salıncak kurulur. Türküler maniler söyleyerek eğlenceler yapılır. çocuklar kirazdan küpeler yapıp, birbirlerine kirazla boyayıp şakalaşırlar. Bu eğlenceler son senelerde kiraz festivaline dönüştürülmüştür. Tekirdağ Kiraz Festivali, her yıl artan bir ilgiyle izlenmektedir.
TEKİRDAĞ KİRAZ FESTİVALİ
KİRAZ YAYLASI
şu gördüklerin Kiraz ağaçlarıdır
Ki, böyle çıplak kalmazlar
Günü gelir uzun olur yeşilin ömrü
Zannedersin solmazlar.
Bizim buralarda
Kiraza çıkmayan kızı almazlar.
Arif Nihat Asya
Tekirdağ denilince akla hiç kuşkusuz yurt ekonomisine katkısı olan tarımı, özellikle buğday ve ay çiçek üretimi geliyor. Ama kirazı da unutmamak gerekiyor.Görünümü, lezzeti ve adına düzenlenen festivali ile kirazın Tekirdağ'da ayrı bir önemi var.
Yaklaşık yarım asra damgasını vuran ve o zamandan bu yana festivallerin simgesi olan kiraz Tekirdağlıların ve festivalin baş tacıdır.
Ozanlar baş tacı olan kirazın üzerine anlamlı yazılar yazmışlar, şiirler üretmişler, rengini ise genç kızların dudağına benzetmişler.
Tekirdağlılar da kirazın üzerine önce cümbüş hazırladılar. Daha sonra cümbüşün adını festivale dönüştürdüler.
Cümbüşle festivalin kısa öyküsü de şöyle...
İlk Kiraz Cümbüşü 1961 yılında Naip Köyü'ndeki büyük çınar ağaçları altında başladı. 4 gün süren Cümbüş Naip Köyü kavakları altında sona erdi. 1968 yılına kadar Cümbüş olarak kutlanan Kiraz Bayramı, 1964 yılında o zamanın Valisi Kadir DEMİREL zamanında Festival olarak kutlanmaya başlandı. Kiraz Festivali günümüze kadar arlıklı olarak devam etti. Son yıllarda Tekirdağ Belediyesi'nin bir etkinliği haline dönüşen Tekirdağ Kiraz Festivali'nin adına “Geleneksel” dendi.
GELİN ORUCU
Düğün adetlerindendir. Gelin adayı düğünden bir gün önce oruç tutar.
BAĞ BOZUMU
Eylülde üzümler toplanacak hale gelince konu komşu toplanarak bağlara gidilir. Yemekler yenir, eğlenilir. Bağdaki üzümler toplanır.
SANDIK KALKMAZ
Gelin çeyizini almağa gelen erkek tarafı çeyizi götüreceği zaman, kız tarafından bir çocuk sandığın üzerine oturur. Gerekli bahşişi almayan çocuk kalkmaz. istediği para verilince çeyiz gider.
YAĞMUR ÇÖREĞİ
Yağmur yağmadığı zaman meydanda ateş yakılır. Saçta pişirilen çörekler fakirlere dağıtılır.
MART İPLİĞİ
Genç kızlar Mart ayında ellerine kırmızı ve beyaz renkli ip bağlarlar. Bu ipi bir ay çıkarmazlar. Sonra bir taşın altına koyarlar. Taş kaldırıldığında karınca görülürse, gideceği yerin zengin olacağına ait bir inanç vardır.
MECİ (İMECE)
Bir komşunun diğer komşuları yardıma çağırmasıdır. Koyun yapağılarının temizlenmesi, mısır soyulması için yardım edilir. Ev sahibi ikramlarda bulunur. Geceyi sohbet ederek, türkü, mani söyleyerek eğlenceli bir şekilde geçirirler.
13 ) TEKİRDAĞ İNANIŞLARINDAN ÖRNEKLER
- Gün battıktan sonra bir evden ötekine süt verilmez, verilirse sığırda bir hastalık çıkacağına inanırlar.
- Cuma günü cuma namazı kılınmadan bir işe başlanmaz. çamaşır yıkanmaz, cuma gecesi dikiş dikilmez. Yapılırsa iyiye yorumlanmamaktadır.
- Geceleri; aynaya bakmak, saç taramak, tırnak kesmek, sakız çiğnemek, ıslık çalmak iyiye yorumlanmaz.
- Evin üzerinde bay kuş öterse o evden ölü çıkarmış gibi kötüye yorumlanmaktadır.
- Akşam ezanından sonra dışarıya kül dökülmesi, köpeğin ulaması, eşik üstünde oturmak iyi sayılmaz.
- Uzun yola çıkanın, askere gidenin arkasından, zaman su gibi aksın gelsin inancıyla su dökülür.
- Köyde insan öldüğü gün, dışarıya çöp atılması, cenaze gömülünceye kadar çocuk uyutulması iyiye yorumlanmaz.
- Yeni doğan çocuk kırk günlük oluncaya kadar, evde yalnız bırakılmaz. Dışarıya çıkarılmaz.
- çocuk doğunca göbeğine bir miktar kahve veya çörekotu konur. Yedi gün sonra yıkanır.
- çocuk kırk günlük olunca kırk uçurma adedi yapılır. çocuk yakın komşu akrabalara götürülür. Bu gezi zengin bir eve yapılırsa çocuğun zengin olacağına inanılır.
- Saçı kesilen çocuğun kesik saçı camiye veya okula götürülür. Böylelikle çocuğun zihninin açılacağına, okumuş olacağına inanılır.
- çocuk konuşmaya ilk başladığı zaman bir komşuya bahşiş verilir.
- Ay tutulması: Ay bir yılan(ejderha, cinler,periler) tarafından tutulur. Ayın kurtulması için gece uykuya yatılmaz. Korkutmak için silah atılır.
- çocuk yürümeğe başlasın diye , ikiz kardeşler tarafından cuma günleri koltuk altlarından tutulup sallamanın faydasına inanılır.
- Kırda kalan hayvanların kurtlara yem olmaması için, kurtların ağızlarını bağlamak amacıyla muska yazdıranlar bulunur.
- Hıdrellez (6 May›s) sabahı çeşitli yapraklar toplanan ot demetçikleri kaynatılır. Bu su ile yıkanmanın kutsallığına inanılır.
- Evin büyükleri 5 Mayıs günü tarla çayır ve buna benzer mülklerini dolaşırlar. Bu dolaşmanın 6 Mayıs günü yapılmasının mahzurlu olduğu kanaati vardır.
- Küçük çocukların altı aylık oluncaya kadar tırnakları kesilmez. Tırnağı kesilmeden önce babası cebini bozuk para ile doldurur. çocuğun aldığı miktara göre şanslı olup olmadığına hükmedilir. Sonra tırnakları kesilir.
- Mart dokuzunda bir iş yapılması iyi sayılmaz.
- Evin önünde saksağan kuşu öterse misafir geleceğine inanılır.
- Dini bayramların arifesinde çift sürülmesi fena sayılır.
- Hıdrellezde ateş yakılır. Herkes ateşin üzerinden üç kere atlar. Bunu yapanların yıl boyu hastalanmayacaklarına inanırlar.
- Sinir hastalıklarına uğrak tabir edilir, hastanın giysisi okutulur.
- Göbek kaçması tabir edilen karın ağrılarında, mide üzerine sıcak kiremit konur.
- Korku aldırmak için, kurşun dökülürse iyi geleceğine inanılır.
- Daha ziyade elde çıkan siğiller, kirpi dikeni ile okunursa, kaybolacağı sanılır.
- Kabakulak okunur., fırın ağzından alınan is ile şiş yerin üzerine (x) işareti konursa iyi olacağı inancı vardır.
- Kantaron çiçeği ile tatlı merhem (sakız, balmumu, vs.) kesik ve yaralara kullanılır.
- Sinirli yaprak çıbanlarda, sultan otu, ayak ve bacak ağrılarında kullanılır.
- Kara et bitkisi hayvanların üşümesi halinde yedirilir, su ile verilir.
- Kabakulağa acı süpürge ile vurulursa iyi olacağına inananlar bulunur.
- Köpek ısırmasında yara üzerine ekşi hamur konursa iyi olacağını sananlar vardır.
- Boğaz ağrısında, boğaza parmak bastırılırsa iyileşeceği sanılır.
- Yeni doğan bebekler tane çıkardığı zaman, gelincik çiçeğinden geçirilir.
- Uyuyamayan çocuklar cuma vakti okutulur. Ev üstünden pabuç atılır. O pabucun üstüne üç defa tükürülüp toprağa gömülürse uykusunun düzeleceği sanılır.